top of page
ERGEN DANIŞMANLIĞI
Ergenliğin psikolojik özelliklerini anlamak için fiziksel gelişime şöyle bir göz atmak gerekir. Çocuğun erinlik dönemine girdiğini belli eden geleneksel ölçütlerin başında, kızlarda ilk reglin, erkeklerde ilk boşalmanın görülmesi gelir.
Beden şeması ya da imgesi kavramı bedenimize ilişkin kişisel tasarımımızı belirtir. Bu imge çözülmüş parçalardan bütüne doğru giderek zaman içinde oluşur. Ergenlik döneminde hızlı organik gelişme ve değişimler eski beden şemasını bozar ve yeniden kurulmasını gerektirir. Görünümü değişen beden çocuğun ve çevresinin gözünde yeni bir anlam kazanır. Hızlı bedensel değişimler bir hastalık gibi, bir anormallik gibi kaygı ve korkuyla izlenir çoğu zaman. Bu dönemdeki asıl sorunun ergenin kendi “ kimliğini bulması” yolunda hazırlanması olduğu çeşitli kaynaklarca vurgulanmaktadır.
Ergenlikteki bedensel değişimler bireyin hem kendisiyle hem başkalarıyla olan ilişkilerini etkiler. Boyuna, yapısına, yüzüne, siluetine, tenine ilişkin aşırı ilgileri bu yeni beden imgesine uyum sağlama güçlüklerini yansıtır. Bedenin bugünkü durumunu ve yarın ne olacağını kuşkuyla izleyen ergen, bu yüzden çevrenin yargılarına karşı çok duyarlıdır. Başkalarının bakışı ergeni sıkar ve utandırır, ama aynı zamanda kendi varlığının bilincini kazanmasını da sağlar.
Ergenliğin ortalarında bedendeki büyüme yavaşlayarak devam eder. Kişinin kendi bedenindeki değişikliklere uyumu daha çok artmış ve dolayısıyla cinsiyet rollerinden kaynak alan gerilimleri azalmaya başlamıştır. Bu süreçte artık anne babadan bağımsız olma çabaları görülmektedir. Ergen yeni kimliği ile toplumdaki yerini aramaya başlamış, arkadaş gruplarının önemi artmıştır. Arkadaş grupları kabul görme ve bireyin kimliği açısından son derece önem taşımaktadır.
Ergenliğin son dönemi, fiziksel gelişimin tamamlandığı, ilişkilerde çatışmaların azaldığı, karar vermede zorlukların azaldığı ve kişisel olgunluğun arttığı bir dönemdir. Ancak bu dönem bazı ergenlerde, sürekli hırçınlık, sinirlilik, geçimsizlik, kavgacılık, okuldan kaçma, çalma, sürekli başkaldırma, kuralları çiğneme gibi belirtilerle kendini gösterir.
Ergenlik döneminde ebeveynlere düşen en önemli görev çocuklarıyla sürekli iletişim halinde olup, anlayış göstermeleridir. Karşılıklı kişilik çatışmalarına girmek, yargılamak, eleştirmek, öğüt yada gözdağı vermek çocuğu aileden uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Dolayısıyla ileriki yaşamda da sürekli hale gelebilecek bir kopukluğun başlangıcı sayılır.
Bu dönemin sağlıklı geçirilebilmesi için anne babaların adil, objektif ve en önemlisi sabırlı davranışlar sergilemesi çok yararlı olur. Çocukların mükemmel olmasını beklemek daha çok yanlışa neden olacağından bazı kusurları görmezden gelip daha sonra uygun dilde anlatmak çözüme yönelik davranışlardandır.
Sorunların üst üste geldiğini düşünüyor, başa çıkmakta zorlanıyor ve günlük yaşamın yolunda gitmediğini düşünüyorsanız psikolojik destek alınız.
ERGENLE İLETİŞİM BOZUKLUKLARI
Ergenler ve ebeveynleri arasındaki bazı ortak rahatsızlık ve anlaşmazlık kaynakları arasında ana babanın denetim ve disiplin tekniklerinin türü ve sınırları, cinsellikle ilgili değerler, arkadaş ve sosyal etkinliklerin seçimi, para ile ilgili konular, eleştiri ve söylenmeler sayılabilir. Ergenin ve anababanın birbirlerine inanmama eğilimi ve belki de karşılıklı duyguların açık seçik olmamasından kaynaklanan iletişim kopuklukları, sorunları iyice büyütebilir.
Sosyalleşme ve ait olma duygularının ağır bastığı bu dönemde, ana babalar olabildiğince sakin ve sabırlı davranmalı, zorlandıkları yerde bir uzmandan destek almalıdırlar. Ergenlik uzun bir dönemi içine aldığından anlık çözümler değil, davranış ve yaklaşım biçimi konusunda yardım alınmalıdır.
BİLGİSAYAR BAĞIMLILIĞI
Gelişen teknolojiyle birlikte yaşamımıza hızla giren bilgisayar ve internet yaşamı oldukça kolaylaştıran, eğlenceli bir unsur olmakla birlikte amacının dışında kullanıldığında bağımlılık ve sosyal yaşamdan kopuşa neden olan bir sorundur.
Günlük yaşam düzeyini bozacak şekilde zamanının çok önemli bir kısmını bilgisayar başında geçiren, sorumluluklarını aksatan bireyleri bağımlı olarak nitelendiriyoruz. Bu durum özellikle okul çağındaki çocuklarda psikolojik ve fizyolojik gelişimleri ile sosyal etkileşimlerini ve okul başarısını olumsuz yönde etkilemektedir.
Araştırmalara göre erkeklerde internet bağımlılığının kızlara göre 2-3 kat daha fazla olduğu görülmektedir. Özellikle 14 ve 21 yaşlar arasında bağımlılık sık görülmekte kaygı ve stres durumlarında bir kaçış yolu olarak kullanımın arttığı görülmektedir. Özellikle ; fiziksel görünüşünden hoşnut olmayan, sosyal becerileri yeterince gelişmemiş olan, kişiler arası ilişkilerde güvensizlik yaşayan bireyler, sanal iletişimlerde kendilerini daha rahat hissettiklerinden, bu eksikliklerini giderme ihtiyaçlarıyla bağımlı hale gelmektedirler. Zamanla okul başarıları düşüyor ve aile bireyleri ile geçirilen zaman azalıyor.
Bu durumda ebeveynler, çocuklarıyla daha fazla zaman geçirmeye çalışmalı, her konuda olduğu gibi sabırla ve anlayışla yaklaşmalı ve anne baba birlikte hareket ederek kararlı davranmalıdır. Sorunla başa çıkılamayan durumlarda da mutlaka uzmandan yardım alınmalıdır.
ERGENLİKTE CİNSELLİK
Ergen bedeninin izlediği gelişim onun kişilik gelişimi üzerinde de önemli etkiler yaratır. Cilt güzelliği ergenler için ortak bir ilgi ve kaygı kaynağıdır. Ergenlerde ortak görülen diğer sorunlar arasında düzensiz dişlere, gözlük takmaya, yüz ve burun biçimine ilişkin kaygılar sayılabilir.
Cinsel çekicilik kısmen biyolojik olgunluğa yaklaşmasıyla ilgili olsa da kısmen de toplumsal baskılarla ilgilidir. Cinsel açıdan erkekler kızlardan daha aktiftir. Ancak cinsel etkinlik biçimleri karşı cinsle ilişkiden çok mastürbasyondan oluşur. Ergenliğin başındaki fiziksel arzulamalar, bir süre sonra duygusal gereksinmelere dönüşür, ergenliğin sonunda ise cinsellik ile derin bir sevginin bağdaştırıldığı olgun bir ilişkiye geçilir.
Bu dönemdeki olgunlaşma, yalnızca karşı cinsten olanlara uyum sağlanmasını değil, cinsellikle ilgili sağlıklı tutumların kazanılmasını, bireyin kendi cinsinden olanlarla uygun ilişkiler kurmasını ve kendi cinsel kimliği ile sağlıklı bir biçimde özdeşleşmesini içerir. Dolayısıyla ebeveynler bu dönemdeki gelişim ve değişimlere karşı açık olmalı, suçlayıcı değil, anlayışlı ve yol gösterici olmalıdır.
bottom of page