TAKINTI HASTALIĞI- OKB ( OBSESİF- KOMPULSİF BOZUKLUK)
Takıntı ( obsesyon), irade dışı gelen, bireyi tedirgin eden, benliğe yabancı gelen, bilinçli bir çaba ile kovulamayan, inatçı bir biçimde tekrarlayan düşünce, imge ya da dürtülerdir. Bunlar kişinin mantığına, görüşlerine, ahlak anlayışına, inançlarına ters düşer ve kabul edilemez. Kişi, bu düşüncelere ya da dürtülere aldırmamaya çalışır ya da baskılamak için uğraşır. Ya da bunları başka bir eylemle hafifletmeye ( zorlantıyı yerine getirerek) çalışır. Önce takıntının doğurduğu, rahatsızlığı azaltmak için başlar, ancak bu durum denetlenemez düzeye ulaşır ve bu tekrarlayan eylemin kendisi sıkıntı yaratır.
Takıntı hastalığı, genellikle erken yaşlarda başlar, bu yaş da 18-25 yaşlar arasıdır. Bazen küçük çocukluk yaşlarında da görülebilir. Bazen de geç yaşta başlayan türü de bulunmaktadır.
Takıntı ve zorlantılara şöyle belirtilebilir: Temiz olduğunu bildiği bir şeye dokunduğunda elinin kirlendiğini düşünerek ( takıntı yaparak) defalarca elini yıkama zorunluluğu hissetmesi ve sürekli elini yıkaması ( zorlantı). Sadece eylemle değil, düşünce takıntıları da olur. Örneğin; dini bir eylem yaparken, akla gelen ve tekrarlayan küfür düşünceleri, takıntıların değişik şekilleridir.
Kişi takıntılarından dolayı son derece tedirgin olur. Takıntı ve zorlantının kendini yorduğundan bahseder. Ancak çeşitli nedenler yüzünden zorlantılarını yerine getiremezse bunalması daha da artış gösterir. Böylece kişi kendi sistemini rahatlatabilmek için tekrarlı davranışlara ( zorlantılara) başvurur. Bu tekrarlar çoğaldıkça bunalması da çoğalır ve kısır bir döngünün içinde devam eden süreç başlar.
Takıntı ve zorlantısı olan kişiler genellikle zeki, hafızası güçlü olan bireylerdir. Fakat zihindeki bu yoğunluktan dolayı zaman zaman algısında bir bozukluk varmış gibi görülür. Yineleyen takıntılar nedeniyle, dikkat dağılır, iş verimi düşebilir. Bazı durumlarda iş durma noktasına gelir. Kişilerin düşüncelerinde, sık sık gelen, tekrarlayan, inatçı takıntılar ( obsesyon) vardır. Kişi bunların saçma ve gereksiz olduğunu bildiğinden ama bir türlü önleyemediğinden dert yanar. Bunları kabul edemez, kendi zihnine ve ahlak anlayışına ve inançlarına ters bulur. Bunlardan kurtulmak için çok çabalar fakat bunları düşünmekten kaçındıkça aslında farkında olmadan onu akılda tutmak anlamını taşır. Atmaya çalışır, çabaladıkça düşünceler artar ve kişi bunaldıkça bunalır.
Düşüncelerde bir kararsızlık hali vardır ve bir olumlu bir de olumsuz uç bulunmaktadır. Bir şeyi uygun bir şekilde yaptım mı, yapmadım mı? Ocağı kapattım mı, kapatmadım mı? Ütüyü prizde bıraktım mı, bırakmadım mı? Kapıyı kilitledim mi kilitlemedim mi? Bunlar tekrar tekrar kontrol edilir. Bu eylem ve düşünceler hem kişiyi bunaltır, hem de etrafındakileri sıkar.
Takıntılar çeşitli şekillerde kendilerini gösterir. Günlük hayatta en çok rastladığımız görünümlerden biri, evin temizliği ve düzeniyle ilgili olandır. Bu kişilere göre evin her yeri kutsaldır ve temiz olmalıdır. Bazen bu nedenle eve misafir alınmaz, çünkü kirliliğe ve mikrop bulaşmasına neden olacaklardır. Kapı pencere sıkı sıkıya kapalıdır. Akşam ev sakinleri geldiğinde kapının içerisine alınmakta, orada giysiler çıkarılmakta ve ev kıyafeti verilmektedir. Sokak giysileri alınıp hemen çamaşır makinesine atılıp yıkanmaktadır. Bu şekilde süren işler, hiç bitmez ve devamlı bir meşguliyet vardır.
Yap-Boz Savunma Mekanizması
Burada sözünü etmemiz gereken bir savunma mekanizması bulunmaktadır. Yaşamda savunma mekanizmalarımız olmadan yaşayamayız. Ancak bunları hangi dozda, ne oranda ve ne sıklıkla kullandığımız, bu mekanizmaların ilkel ve olgunluk düzeyleri önemlidir.
Yap-boz düzeneği, obsesif kompulsif bozukluğun ana savunma düzeneğidir. Birey bir takım eylemleri yapma ve bozmak zorunluluğu hisseder. Ya da iç dünyasında bazı şeyler duyumsar ve bu duyguları ortadan kaldırmaya yönelik, karşı davranışlar ya da düşünceler ortaya koymaya çalışır.
Kişi elini kirli hissetmektedir. Mantık seviyesinde elinin temiz olduğunu gayet iyi bilmektedir. Ama bu kirlilik hissinden arınamaz. Arınmak için elini devamlı yıkama zorunluluğu hissetmektedir. Elini yıkadığı zaman rahatlar. Ancak bu kısa sürer. Kısır bir döngü halinde bu devam eder. Kişi bazen saatlerce lavabodan ayrılamaz, eller tahriş olmaya başlar. Küvetten ayrılamaz, iş küvette yatmaya kadar gidebilir. Burada ne olmaktadır?
Kişi, eliyle mastürbasyon yapmış olabilir, cinsellik yaşamış olabilir ya da bir saldırganlığı boşaltmış olabilir. Bu durum, bir dürtünün deşarjı anlamına gelir. Ancak hemen devreye giren, kişinin ahlaksal tarafı (süperego) zihninde bireyi suçlulukla, kirlilikle itham eder ve bu eylemden vazgeçmesi için uyarıda bulunur. Burada hissedilen kirlilik duygusudur. Kendi ahlaksal tarafının baskısından kurtulmak için kişi, arınma yolunu seçer. Bu da el yıkama veya duş almaktır.
Takıntılı kişilik ( obsesif-kompulsif kişilik) arınmışlık duygusuna önem veren, mükemmeli yakalamaya çalışan ve kendini tüm suçlardan ve günahlardan arınmaya yönelten bir yapıdır.
Takıntı Hastalığının Türleri:
1- Tekrarlayan temizleme, el yıkama ile birlikte olan pislik bulaşması ve hastalık kapma takıntıları
2- Kontrol etme zorlantısıyla birlikte oluşan kuşkular. ( Ocağı kapattım mı kapatmadım mı?
3- Simetri, düzen ve sayılarla ilgili takıntılar
4- Biriktirme ve toplama zorlantıları ( kompülsiyon)
5- Takıntılı tereddüt.
Bu hastalığın oluş nedenleri konusunda halen araştırmalar yapılmaktadır. Pek çok neden üzerinde elde veriler bulunmaktadır. Kalıtsal, biyolojik etmenler, nörokimyasal etmenler ve psikososyal etmenler sayılabilir.
Tedavisi yönünde de yine değişik görüşler bulunmaktadır. Genel kanı ilaç tedavisinin yanı sıra Bilişsel Davranışçı Terapinin de uygulanmasıdır.