SOSYAL FOBİ
Sosyal ortam denilen şey ve kişinin bu ortamda duyduğu kaygı, kişinin başkaları tarafından görüleceği, gözleneceği durumlarda ortaya çıkan duygudur. Ancak burada kişinin mutlaka bir performans ortaya koyması değil, bizzat insanlarla birlikte bulunması da kişi için bir kaygı unsuru olabilir.
Peki bu kaygının nedenleri neler olabilir diye incelediğimizde:
Yanlış bir şey yapma, farklı bir gözle bakılma, yanlış bir şey yapıldığında hakkında kötü düşünüleceği ya da sadece insanlarla birlikteyken sıkıntı duyulması ve bu sıkıntının diğer insanlar tarafından fark edilmesi olarak açıklamak mümkündür.
Neden dolayı sosyal kaygı duyulur?
-
İnsanların önünde bir konuşma yaparken korku kaygı duyulması
-
Sosyal etkileşim; yani biriyle buluşmak konuşmak
-
Gözlemle ( yani burada bir şey yapmasına gerek yok sadece gözlemlemek bile kaygı verir)
Genel olarak değerlendirdiğimizde aslında tüm bu saydıklarımızın hepsi birden bulunur sosyal kaygısı olan kişilerde. Başlangıç yaşı olarak ergenlik dönemidir diyebiliriz. Sosyal fobi alt tipine göre değişmekle birlikte erken ve geç ergenlik dönemi arasında başlar (10-17 yaş) Yaygın tipin daha erken yaşta başladığına dair bilgiler vardır.
Kimlerde daha sık görülür?
Kalıtımdan daha çok, çocuk yetiştirme tarzı, ailenin başkalarıyla yeterince görüşmemesi ve ebeveyn modeli önemlidir. Çocukluk çağından itibaren aşırı çekingen olan kişilerde, gelecekte sosyal fobi gelişme riski daha yüksektir. Epidemiyolojik çalışmalarda, kadınlar erkeklere göre bu bozukluğa daha çok yakalanmaktadır. Fakat klinik örneklerde bunun tersi de gözlemlenmektedir. Bunun nedenleri bilinmemektedir.
En sık görülen belirtiler nelerdir ?
Kızarma ve kaslarda titreme panik bozukluğu olan hastalara göre 2 kat daha fazla
• Çarpıntı (%79), titreme (%75), terleme (%74), kaslarda gerginlik (%64), midede rahatsızlık (%63), boğazda kuruma(%61), sıcaklık/soğukluk duyguları(%57), kafada basınç (%46)
Bireylerin en çok yakındıkları Belirtiler
• Hyperhidrosis,
• Tremor,
• Kızarma
• Ağız kuruması,
• Kekeleme
• Ses titremesi
Fobik belirtilerin en sık görüldüğü durumlar
• Herkesin birbirini görebildiği küçük sosyal gruplarda konuşmak
• Yabancılarla konuşma; yeni insanlarla tanışma
• Toplu yerlerde yemek yeme
Sosyal fobinin tanı kriterlerini DSM-5 e göre aşağıdaki gibi belirtebiliriz:
A.Kişinin başkalarınca değerlendirilebilecek olduğu bir ya da birden çok toplumsal
durumda belirgin bir korku ya da kaygı duyması. Örnekleri arasında toplumsal etkileşimler( örn. Karşılıklı konuşma, tanımadık insanlarla karşılaşma) gözlenme ( yemek yerken ya da içerken) ve başkalarının önünde bir eylemi gerçekleştirme ( konuşma yapmak gibi) vardır.
Not: Çocuklarda kaygı, yaşıtlarının olduğu ortamlarda ortaya çıkmalı ve yalnızca erişkinlerle olan etkileşimler sırasında ortaya çıkmamalıdır.
B.Kişi, olumsuz olarak değerlendirilecek bir biçimde davranmaktan ya da kaygı duyduğuna ilişkin belirtiler göstermekten korkar( küçük düşeceği ya da utanç duyacağı bir biçimde; başkalarınca dışlanacağı ya da başkalarının kırılmasına yol açacak bir biçimde)
C.Söz konusu toplumsal durumlar, neredeyse her zaman, korku ya da kaygı doğurur.
Not: Çocuklarda, korku ya da kaygı, ağlama, bağırıp çağırarak tepinme, donakalma, sıkıca sarılma, sinme ya da toplumsal durumlarda konuşamama ile kendini gösterebilir.
D.Söz konusu toplumsal durumlardan kaçınılır ya da yoğun bir korku ya da kaygı ile bunlara katlanılır.
E.Duyulan korku ya da kaygı, söz konusu toplumsal ortamda çekinilecek duruma göre ve toplumsal kültürel bağlamda orantısızdır.
F.Korku, kaygı ya da kaçınma sürekli bir durumdur, altı ay ya da daha uzun sürer.
G.Korku, kaygı ya da kaçınma, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmeye neden olur.
H.Korku, kaygı ya da kaçınma, bir maddenin ( örn. Kötüye kullanılabilen bir madde, bir ilaç) ya da başka bir sağlık durumunun fizyolojisiyle ilgili etkilerine bağlanamaz.
I.Korku, kaygı ya da kaçınma, panik bozukluğu, beden algısı bozukluğu ya da otizm açılımı kapsamında bozukluk gibi başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz.
J.Sağlığı ilgilendiren başka bir durum varsa ( örn.parkinson hastalığı, şişmanlık, yanık ya da yaralanmadan kaynaklanan biçimsel bozukluk) korku, kaygı ya da kaçınma bu durumla açıkça ilişkisizdir ya da aşırı bir düzeydedir.
İnsanlar, belirli bir durumda ne olabileceğine, neyi yapıp, neyi yapmayacaklarına ilişkin ve başkalarının onlar hakkında ne düşündüğüne ilişkin doğru olmayan öngörülerde bulundukları zaman kaygılı düşüncelere kapılırlar ve bu düşüncelerinden kurtulamazlar. “iyi yapamazsam kaygısı” duyulmasında etken olan yaygın düşünme biçimlerinden söz edecek olursak:
-
Olasılığı abartma
Böyle bir olasılık oldukça düşük olsa bile, kişinin inandığı olasılığın gerçekleşeceğine inanmasıdır. Karşı cinsten biriyle çıkmaktan ötürü kaygı duyan bir kişi, geçmişte herkes onu çekici bulmuş olsa bile, karşısına çıkan kişinin onu çekici bulmayacağını düşünebilir.
-
Düşünceleri okuma
Kişinin özellikle kendisiyle ilgili olmak üzere, diğer insanların ne düşündüğüne ilişkin olumsuz öngörülerde bulunmasını kapsar.
**İnsanlar beni sıkıcı buluyorlar
** İnsanlar benim ne zaman kaygılı olduğumu hep bilirler.
-
Kişiselleştırme; olumsuz bir duruma katkısı olan bütün diğer etkenleri görmezden gelip, bu durumla ilgili bütün sorumluluğu kişisel olarak üstlenme eğilimidir.
-
-meli, - malı yargıları; olayların nasıl olmaları gerektiğine ilişkin, doğru olmayan ya da abartılı dayatmalardır.
Örneğin;
**Hiçbir zaman kaygımı göstermemeliyim.
-
Korkunç görme; olumsuz bir durumun ortaya çıkması durumunda, bunun çok kötü olacağını ve bunun üstesinden gelinemeyeceğini, bunun dayanılamaz ve katlanılamaz olduğunu düşünme eğilimidir.
** Soruları yanıtlarken kızarmam bana çok korkunç bir şey gibi geliyor.
-
“Ya hep ya hiç “ diye düşünme; ( siyah – beyaz düşünme olarak da bilinir) en iyisi, en doğrusu, en güzeli olmadıkça bunun çok kötü olacağını düşünme eğilimidir.
-
Algıda seçicilik; belirli türlerde bilgiye diğerlerinden daha çok odaklanma eğilimidir.
Sosyal fobi, kişinin gündelik yaşamını sıkıntıya düşüren bir durumdur. Bilişsel davranışçı metodlarla, uygun süre ve programla başarıyla tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Bilişsel terapide kaygı duyguları ve bu kaygıya karşı oluşan bedensel tepkileri tanıma, kaygı doğuran durumlardaki düşüncelerin ne olduğunu anlama, bunlara karşı başa çıkma stratejileri geliştirme gibi aşamalar vardır. Davranışsal terapide ise model olma, yakınmaların üstüne gitme, belirtileri daha net algılayabilmesi için rol oynama, gevşeme eğitimi, sosyal beceri eğitimi gibi her danışanda farklı uygulanabilecek yöntemler vardır. Ayrıca aile ve grup terapisi de uygulanabilir.
Kaynaklar:
DSM-5 Tanı Ölçütleri, Hekimler Yayın Birliği
KÖROĞLU, Prof.Dr. Ertuğrul, Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler, Hekimler Yayın Birliği
ÖZAKKAŞ, Tahir, Anksiyete Bozuklukları ve Tedavisi, Psikoterapi Yayınları